Ders NotlarıManşet

Siyaset İktidar ve Devlet – Siyaset Bilimi Ders Notları

Siyaset İktidar ve Devlet – Siyaset Bilimi Ders Notları

Siyaset, İktidar ve Devlet

1980’lerden itibaren genel kabul görmesine rağmen birçok siyaset sosyoloğu siyaseti toplumun birçok farklı alanında, örneğin aile ve eğitim gibi birçok toplumsal kurumlarda analiz etmektense yine devlet çerçevesinde devlet aygıtının sınırları dahilinde meydana gelen bir olgu olarak irdelemeye devam etmişler. Bunun bu şekilde olmasının nedeni siyaset sosyolojisinin bir kurumsal siyaset biliminin altında kalmış olmasıdır. Çünkü siyaset sosyologları devleti siyasal sürecin odağı, tek dayanağı olarak görürler.

Örneğin bir grup araştırması, siyasetin devlet olgusu çerçevesinde var olduğunu. Devlet olgusuna ilişkin bir faaliyet alanı teşkil ettiğini ileri sürmüştür. Bu durum Aristotales’in geleneksel anlayışının temelini oluşturur. Aristo, insan hayatının doğasını açıklamak amacıyla onu bir siyasal hayvan olarak tasvir etmiştir. Aristo’ya göre siyaset insanoğlunun doğasında olan toplumsallığının yani hemcinsleriyle iletişim kurma ihtiyacının ve yeteneğinin uzantısıdır.

Siyasallık insanlara özgü bir nitelikti ama yine de Aristo tüm insanların siyasal bir toplum oluşturmadıkları ya da oluşturma kabiliyetine sahip olmadıkları kanaatini taşıyordu. Aristo, polis’i (yani devleti) en önemli kerte, toplumsal gruplaşmaların tümünü, örneğin aileyi ya da cemaat biçiminde örgütlenmiş insan gruplarının tümünü sinesinde barındıran, siyaset üzerinde temellenmesinden ve siyaset üretmesinden dolayı da hepsini içeren en üstün topluluk olarak tanımlıyordu.

Siyaset, İktidar ve Devlet

Platon, Augustinus, Luther ve Hobbes’a kadar çok sayıda düşünür ve felsefeci siyasetin ve devletin insan doğasına uygun olduğunu ve toplumsal barışı sağlama kabiliyeti açısından öncelikli bir faaliyet alanı ve kurum olduğunu belirtti.

Bir araştırmacı, siyaset biliminin daha önce Almanya’da “devlet bilimi” adı altında ortaya çıktığını, Fransa’da ise siyaset biliminin ve bu bilimlerin okutulduğu akademik kurumların iktidarın, yani devletin bir “sosyal bilimler genelkurmayı” gibi işlev gördüğünü belirtir.

Bazılarına göre siyaset olgusu devlet ile birlikte düşünülmektedir yani onun yerini tutmaktadır. O halde siyaset biliminin amacı devletin ve devlet kurumlarının incelenmesi ve çözümlenmesi olacaktır.

Siyaseti devlet biçimi olarak tanımlamak mesela birçok bilimsel analizi yürütmede kolaylık sağlamaktadır. Bu tanımı benimseyen bir siyaset bilimci için çözümleme alanı bellidir; araştırmasının alanı devlet aygıtından ibaret olacaktır.

Devlet kurumlarında çalışanların tümünün görevleri siyasal bir nitelik taşımaz. Örneğin, bir devlet müzesi olan Topkapı Sarayı’nda çalışan bir bekçinin veya başbakanlıkta görevli bir kayıt memurunun yaptıkları işin herhangi bir siyasal boyutu yoktur. Bir üniversite veya lise hocalarının da görevi siyasal değildir. Yine de onların bu görevlere getirilmelerinin ardında, bazen Türkiye’de ve nepotizmin* hüküm sürdüğü ülkelerde olduğu gibi iktidarda olan şu veya bu partiye yakın olmak gibi dolaylı da olsa siyasal bir neden mevcut olabilmektedir.

*Nepotizm: Hatır müessesinin işlediği bazı toplumlarda akrabayı veya yakınları göreve almak.

Max Weber ve Devlet

Devlet, siyasetin odaklaştığı mekandır. Toplumu yönetenlerin en mükemmel biçimde örgütlendikleri odak devlettir. Böylece yönetenler yönetilenlere karşı en üstün biçimde işleyen bir yaptırım sistemini devlet aygıtıyla gerçekleştirebilmektedir. Aynı şekilde devlet yönetilenlerin itaatsizliğine karşı etkin bir biçimde işleyen bir örgütlenme biçimi olarak görülmektedir.

Max Weber, devletin şiddetli bir araç olarak kullanma yetisine sahip bir örgütlenme olduğunu vurgular. Weber’e göre devlet, toplum üzerinde hakimiyet kuran siyasal bir örgütlenmedir. Bu hakimiyeti belirli sınırlara sahip bir toprak bütünlüğü üzerinde kuran devletin egemenliği kalıcı ve süreklidir. Çünkü yaptırım gücüne sahiptir. Böylece fiziki zora başvurabilir. Aynı zamanda fiziki kullanma yetkisi meşru olan bir yetkidir. Weber’e göre bu özelliklere en mükemmel biçimde sahip olan devlet, 17. yüzyılda Vestfalya Antlaşması’ndan sonra Avrupa’da şekillenmeye  başlayan ”modern” devlettir. Bu modern devletin Fransız devletinden sonra teknik açıdan örgütlenmesi son şeklini alan ulus – devlettir.

Modern devlette bireysel şiddetin her türlüsü yasaklanmıştır. R. Axtmann’ın değerlendirmesine göre bu durum modern devletin yurttaşların haklarını korumayı üstlenmiş bir kurum olduğuna işaret etmektedir.

Modern devletin bir diğer boyutu da hukukla bağlantılıdır. Modern devletlerde yönetim hukuk üzerinde temellenmektedir. Bu hukuk kuralları gerek devletin kendisi için, gerek onun adına çalışan kamu görevlileri, gerekse tüm yurttaşlar için bağlayıcı bir niteliktedir.

Weber’in devlet kavramının bir diğer boyutu yukarıda gördüğümüz gibi modern devlette siyasal iktidarın belirli bir toprak bütünlüğü üzerinde hakimiyet kazanmış olmasıdır. Devletin bu hakimiyetini hayata geçiren ise devletin kuruluş felsefesinin amacına uygun eğitim görmüş ve uzmanlaşmış olan bürokrasiden yani kamu görevlilerinden başkası değildir.

Siyaset, İktidar ve Devlet

Weber’e göre bürokrasi kalıcılığı, sürekliliği, sahip olduğu dakiklik, bilgi, düzenli tutulmuş dosyaları ve arşivleriyle toplumda mevcut olan tüm diğer örgütlenmelerden çok daha büyük bir teknik üstünlüğe sahiptir. Bu yüzden Weber’in gözünde devletin sınırları içinde egemenliğini sürdürebilmesinin vazgeçilmez ve olmazsa olmaz nitelikteki aracıdır.

Siyaset eşittir devlet dersek, bu yaklaşımın mantıksal sonucu olarak da devlet yapısı biçiminde örgütlenmemiş toplumlarda siyasetin de bulunmadığını ileri sürmek gerekir. Oysa devletin olmadığı toplumlarda siyaset yoktur demek anlamsız ve yanlış olur. Devlet (özellikle ulus – devlet) evrensel bir olgu değilse de, siyaset evrensel bir olgu teşkil eder.

Egemenlik ile itaat ilişkisi her toplumda mevcuttur. Yani L. Duguit’in siyaset bilimine armağan ettiği ünlü tabiriyle “yönetenler ve yönetilenler” arasındaki ilişki evrensel olan bir ilişkidir. Evrensel ilişki, tarih boyunca tüm insan topluluklarında zaman ve mekan içinde her yerde ve her zamanda mevcut olan bir ilişkidir.

Batı Dışı Toplumlar ve Devlet

Evans – Pritchard ve Fortes toplumları siyasal örgütlenme biçimleri açısından ikiye ayırırlar:. Bunlar devletli toplumlar ve devletsiz toplumlardır. Devletli toplumlar, sınırları az veya çok belirlenmiş olan bir toprak bütünlüğüne sahiptirler. Toplumsal düzenleri merkezi bir yönetime tabidir. Bu toplumlardaki tabakalaşma sistemi; rütbe ile statü, imtiyaz gibi faktörlerin ve iktidarın bireyler arasındaki dağılımı ve bölüşümü uyarınca biçimleniyor.

Devletsiz toplumlar ise, örneğin Sudan ile Etiyopya sınırlarında incelemiş oldukları Nuer toplumu gibi toplumlardır. Mesela Nuerlerde merkezi bir yönetim organı ve otorite yoktur. Aynı zamanda kamu iktidarının gücünü sağlayacak adalet ve yargı kurumları da yok.

Bunlar sosyal antropolojinin tanımladığı segmenter yani parçalar halinde var olan bölünmemiş toplumlardır. Segmenter ya da bölünmemiş toplumlarda toplumsal düzen segmentlerin kurumsal varlığı üzerinde şekilleniyor. Segmentler belirli bir ortak işi görmek gibi yaşamın onların karşısına çıkardığı ihtiyaçlara göre bazen birleşiyor, bazen ise birbirinden kopuyor ve dağılıyorlar. Bunlar genellikle akrabalık, soy sop bağlarına dayanan gruplar şeklinde bölümlenmiş ve aynı zamanda özerk toplumlardır. En önemli özellikleri ise, ortak bir üst yönetime sahip olmamalarıdır. Bu yüzden “başsız” olarak tanımlanır

Ama bu toplumlarda yaşayan insanların da boyun eğdikleri, itaat ettikleri bir makam var. Bu makam şef ya da emir değildir. Ya da bilinen bir devlet hiç değildir. Ama onlar da ya atalarının ya ruhların ya da birtakım tanrısallaştırılmış figürlerin buyruklarına itaat etmektedir. Ancak diğer yandan itaatsizlik etmek gibi bir yol seçerlerse eğer itaatsizliklerinin de bir cezası vardır.

Siyasetİktidar ve Devlet

O halde, devletsiz toplumlarda da siyasetin özünde var olan komut vermek – itaat etmek ve buyruklara boyun eğmek olguları vardır. Burada komutu veren ve kontrol eden “birey”dir. Devletin olmadığı bu toplumlarda siyaset kesinlikle vardır.

Mesela Güney Amerika’nın Kızılderili topluluklarını incelemiş olan P. Clastres, bu toplumların devletsiz olmaları yanında devlete “karşı” toplumlar olduklarını belirtmiştir. Bu toplumlarda siyasal olgunun tümüyle reddedilen hatta bilinmeyen bir husus olduğunu ileri sürmüştür. Böylece bu toplumlarda şeflerin varlığını kabul eder. Ancak belirtmek gerekir ki bu şefler avlanmada gösterdikleri üstün becerilere ve topluluğu tehlikelere karşı korumada yetenekleri sayesinde şef olabilmişlerdir.

Şeflerin herhangi bir siyasal uzantısı yoktur. Herhangi bir siyasal yaptırım gücüne de sahip değillerdir. Çünkü Clastres’in değerlendirmesine göre devletsiz bir toplum olan Guaraniler herhangi bir şefin şeflik taslamasına asla izin vermezler. Böylece şef kendi isteklerini dayatmak için meşru bir baskı kullanma imkanına sahip değildir. Yani elinde herhangi bir yaptırım gücü de yoktur. Örneğin şefin işlevi ava çıkmak, inançları pekiştiren efsane ve destanları okumaktır.

Siyasetİktidar ve Devlet

Bu toplum siyaset ve iktidar olgusundan muaftır. Bu toplum Clastres’e göre, kimsenin hiç kimse üzerinde herhangi bir şekilde hüküm sürmeye hakkı olmadığı ve herhangi bir hiyerarşinin mevcut olmadığı eşitlikçi bir toplum örneğidir.

Clastres’e göre devletin (ve siyasetin) olmadığı toplumlarda baskı da yoktur. Ona göre devletin olduğu toplum tahakküme ve baskıya maruz kalan toplumlardır.

Clastres bize Guanani topluluğunu devletsiz, hiyerarşisiz, baskısız, çatışmasız ve şiddeti bilmeyen bir toplum olarak tanıttı. Ama bu topluluk Clastres’in görmek istediğinden çok daha hiyerarşiktir. Bu toplumdaki tabakalaşma sistemi, maddi güç ve servet farklılıkları üzerinde temellenmiş değildir. Soy sop farklılığı da değildir. Bu toplumda soylular ile avam ikiliği de mevcut değil.

Fakat Clastres’e göre, bu toplumda fiziki zora meşru olarak başvurulamaz. Yani şiddet uygulama hakkı tüm yetişkin erkeklere aittir. Erkeklerin, çocuklar ve kadınlar üzerinde üstünlüğü vardır. Yani bu durumda onlara baskı ve şiddet kullanma hakları da vardır. Devlete karşı olan bu erkekler bunu tereddüt etmeden ve sıklıkla yaparlar. Demek ki hiyerarşi vardır ve bu hiyerarşi en uç noktaya ulaştırılmış ve cinsiyetler arası eşitsizlik üzerinde temellenmiş bir hiyerarşidir.

Devlet ve Kabile Toplumları

E. Gellner, Ortadoğu toplumlarındaki kabilelerin “devletimsi” bir oluşumun temelini teşkil ettiklerini söyler. Ona göre bu kabile toplumları segmenter ve soy birliği üzerinde temellenmiş segmentlerdir. Kabile içi dayanışma çok yüksek düzeydedir. Erkekler savaşçı bir eğilime sahiptir. Bu toplumların en çarpıcı özelliklerinden birisi kan davasıdır. Bu durumda her bir kabile kendi üyelerini terbiye etmekle ve yönetmekle mükelleftir.

Kabile toplumlarında var olan kendi kendini eğitebilme, düzeni kurma ve idame ettirme ile kendi kendini yönetebilme olgusu var olan merkezi bir siyasal yönetimin çok zayıf ve gevşek bir yapıda olmasına yol açmaktadır. Ya da bu durumda devlet mevcut olmaz.

Kabile toplumlarının siyasal işlevler ifa eden reisleri vardır. Bu reislerin sadece kendi kabilelerini yönetecek yetkisi değil, bazen rekabet ya da husumet güttükleri diğer kabilelerle siyasal uzlaşmalara varmak, anlaşmalar yapmak gibi yetkileri de vardır.

Kabileler arası ilişkilerde sağlanan barış ve istikrar ortamında birçok kabileyi bağrında barındıran ve hepsine hükmeden, “devletimsi” uzun süreli, kalıcı ve merkezileşmiş bir siyasal güç de ortaya çıkabilmektedir.

Demek ki, batı – dışı toplumların bazılarında alışılan tipte bir siyasal örgütlenme biçimini, devleti gözlemlemek mümkündür. Bazılarında özellikle Avrupa’da biçimlenmiş olan modern devlet tipi bir yönetim örgütlenmesi yoktur.

Balandier, siyaset olgusunun evrensel bir olgu olduğudur. Ve bu evrenselliğinden ötürü de siyaset sadece devlet aygıtı sınırları dahilinde incelenemez. Ona göre devlet olgusu değil ama siyaset evrenseldir.

Kaynak: Vergin, Nur. “Siyasetin Sosyolojisi ‘Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar’” İstanbul: Doğan Kitap, 2015.

Ayrıca aşağıdaki yazılara da göz atabilirsiniz

Siyaset İktidar ve Devlet – Siyaset Bilimi Ders Notları – Fikrimo

Siyaset Bilimi ve Siyaset Sosyolojisi Arasındaki Farklar – Fikrimo

Avrupa Uyumu – Siyasi Tarih Ders Notları – Fikrimo

Emperyalizm Nedir? – Siyasi Tarih Ders Notları – Fikrimo

Alman Fransız Düşmanlığı (Savaş’a Gidiş) – Fikrimo

Batı’nın Yükselmesinin Nedenleri Nelerdir ? – Ders Notları – Fikrimo

Max Weber’e Göre Otorite ve Meşruluk Tipleri – Fikrimo

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu