Ders NotlarıManşet

Siyasetin Bağımlılığı ve Görece Özerkliği -Althusser ve Gramsci

Siyasetin Bağımlılığı ve Görece Özerkliği

Siyasetin Bağımlılığı ve Görece Özerkliği

Siyasetin Bağımlılığı ile Görece Özerkliği

Karl Marx’a göre toplum alt-yapı ve üst-yapı ögelerinden kurulu bir bütündür. Altyapı toplumun temelini oluşturmaktadır ve altyapıda üretim ilişkileri yer almaktadır.

Üretim güçleri, üretim için gerekli olan araçlardan, aletlerden, toprak ve yeraltı kaynaklarından, tekniklerden ve emekten meydana gelen üretim gücünden üretilmiş olan metalardan oluşur. Üretim ilişkileri ise, toplum içerisindeki insanların üretim sürecinde kurdukları ilişkileri ifade eder.

Marx’a göre üretim ilişkilerinin tespiti önemlidir, çünkü toplumun yapısını biçimlendiren şey üretim ilişkileridir. Üst yapı maddi olmayan ögelerden kuruludur ama maddi tabanı teşkil eden altyapıyla sıkı bir ilişki içindedir.

Marx’a göre politikacıların ve siyasi partilerin aralarındaki mücadele, gerçekte sosyal sınıfların var olan mücadelesinin bir ifadesidir. Öyleyse siyaset bir üst yapı olgusu olarak altyapıya bağlıdır ve alt yapı üst yapıyı belirler.

Marx’ın Alman İdeolojisi kitabındaki açıklama:

İdeoloji, maddi tabanın bir yansımasıdır. Bunun içindir ki “ahlak, din, metafizik ve ideolojinin tüm geri kalanı, bunlara benzeyen bilinç şekilleri özerkliğini kaybetmiştir”. Bu şekilde yorumlama klasik Marksist görüşün temelini oluşturur.

Engels’e göre siyasal egemenliğin temelinde toplumsal fonksiyon yer almaktadır. Ve siyasal egemenlik toplumsal fonksiyonları yapabildiği sürece devam edebilecektir. Marx ve Engels dikkatlerini ekonomik altyapı üzerinde yoğunlaştırmıştır. Marx ve Engels’e göre siyaset ekonomiden bağımsız değildir ama ekonomik altyapıya da birebir bağımlı değildir.

Gramsci ve Hegemonya

Gramsci, siyasetin mutlak bir şekilde bağımlı bir olgu olmadığına ilk olarak 20. yüzyılda işaret etmiştir. Ona göre toplumun hem ekonomik düzeyinin hem siyasal düzeyinin belirleyiciliği söz konusudur. Bu iki düzey arasında diyalektik bir ilişki ve aynı zamanda bir etkileşim mevcuttur. Bir üst yapı ögesi olan siyaset de altyapının bir yansımasıdır ve siyasetin ekonomiyi biçimlendirme olanağı elbette ki vardır.

Gramsci’ye göre, siyaset ekonominin gelişme eğilimlerinin bir ifadesidir. Kimse bu eğilimlerin gerçekleşeceğini önceden ileri süremez. Gramsci’ye göre siyasetin göreli özerkliğinden söz etmek de mümkündür.

Hegemonya: Bir egemen sınıfın toplumdaki düşünüş ve davranış tarzlarına hakim olması demektir.

Gramsci’ye göre bir sosyal sınıfın ekonomik olarak egemen olması onun aynı zamanda hegemonik olduğu anlamına gelmez. Çünkü ekonomik güç hegemonya için yeterli değildir.

Hegemonya (belirleyici olan rıza) ekonomik gücün yanı sıra belirli bir siyasal sermayenin de var olmasını gerektirir ve bu sermaye her burjuvazinin elinde değildir. Burjuvazinin belirli bir kapitalist toplumda hegemonik konuma gelebilmesi için kendi sınıf kültürünü, kendi fikirlerini ve dünya görüşünü toplumun diğer sınıflarına ve katmanlarına kabul ettirmesi gerekir.

Gramsci’ye göre devletin ve siyasetin ikili bir yapısı vardır. Ona göre devlet yapısı da iki farklı yapının bileşiminden ortaya çıkmıştır. Devletin bu ikili yapısında iki önemli öge vardır. 

Bunlar sivil toplum ve siyasal toplumdur.

1.Siyasal Toplum

2.Sivil Toplum

Gramsci, sivil toplum ile siyasal toplum arasında kesin bir ayrımın var olduğunu söyler.

Sivil Toplum

Sivil toplum, “özel” olarak niteleyebileceğimiz kesimin tümünü kapsamaktadır. Bireylerin günlük ihtiyaçlarını yani fikirsel – dinsel – manevi ve ahlaki hayatını kapsamaktadır. İkna mekanizmasına yani beyinleri cezbetme mekanizmasına dayanır

Siyasal Toplum

Devletin baskı ve denetim aygıtlarından kurulu olduğu için yaptırım mekanizmalarını harekete geçirerek topluma kendini kabul ettirebilir. (Buna dar anlamda devlet denilmektedir)

Marksislerin analizlerindeki hata şudur:

Marksistler, güç faktörüne hegemonya olgusundan daha çok önem vermişlerdir. Bu nedenle devleti tanımlarken onu yalnızca bir baskı aygıtına indirgemişlerdir. Çünkü devlet, ikna yoluyla toplumun rızasını oluşturan ve bu rızayı yönlendiren bir aygıttır. Devlet sadece bir baskı aygıtı değildir. Devletin bastırıcı yönünün ve siyasal iktidar yoluyla sağladığı egemenliğin yanı sıra ideolojik bir hegemonyası vardır.

Devletin ideolojik – kültürel hegemonyası ile ayakta kalması ve kendini devam ettirmesi için çok büyük öneme sahiptir çünkü bu hegemonya onu güçlendiren ve sağlamlaştıran dünya görüşü geliştirir.

Gramsci’nin önermesini Althusser de kendine mâl etmiş ve o da “devletin bastırıcı aygıtları” ve “devletin ideolojik aygıtları” şeklinde ifade etmiştir.

Gramsci’ye göre tarihte hegemonyanın en tipik örneklerinden birisi 18. yüzyıl Fransız burjuvazisinin siyasal iktidarıdır.

Gramsci’ye göre bir egemen sınıfın aynı zamanda hegemonik konumda olması aydınların yapmaları gereken bir işlevin sonucudur çünkü aydınlar bir toplumda kültür ve ideolojinin yayılmasının başlıca aktörleridir. Bu aydınlar egemen sınıfa bağlı aydınlardır. Gramsci bunlara “organik aydınlar” demiştir. Organik aydınlar sivil toplumun fikir yapısını ve zihniyetini belirler ve ona yön verir.

Aydınların sınıf hegemonyasında oynadıkları rolü saptadıktan sonra Gramsci “tarihsel blok” kavramını geliştirmiş ve tanımlamıştır. Tarihsel blokta Gramsci’ye göre sosyo – ekonomik alt yapı ile üst yapı birbiriyle sıkı ilişkilidir. Tarihsel blok bir kez oluştuktan sonra tarihsel değişim üst yapının içinde meydana gelir ve böylece üst yapı çok belirleyici olabilir.

Gramsci’nin analizlerini hareket noktası yaparak sınıf hegemonyası ile sınıf baskısı arasındaki ilişkiyi irdeler. Marksizm, devletin bir baskı aygıtı olduğunu ve ona göre proletaryanın esas hedefi devlet iktidarını ele geçirmek olması gerektiğini vurgular. Althusser ise bu yorumlamayı eksik bulur ve Gramsci’nin siyasal teorisinden esinlenerek yeni bir yorum ile karşılık vermektedir.

Althusser ve Devletin İdeolojik Aygıtları

Ona göre, klasik Marksist yaklaşım uyarınca devlet aygıtı birdir. Birlik içindedir ve bir bütün olarak düşünülmüştür. Devlet aygıtının bu nitelikteki yönüne “devletin bastırıcı aygıtı DBA denir”. DBA’nın kapsamına hükümet, bürokrasi, polis, ordu, yargı organları ve bunun gibi kurumlar girer.

DBA, aynı zamanda içerisinde maddi manevi ya da fiziki alanda “şiddet” içerir.

Devletin İdeolojik Aygıtı (DİA)

Yani kısaca DİA, egemen sınıfa fiilen güç sağlayan ve hegemonik kılan anlamına gelmektedir. Edebiyatı yani güzel sanatları içeren kültür DİA’ları, basın-radyo-tv içeren haberleşme ve iletişim DİA’ları. Dinsel DİA ile çeşitli özel ve resmi okulları içeren eğitim DİA’ları ve diğer tüm ekonomi dışı alanları bulunmaktadır.

DİA’lar bir ideoloji temelinde kurulmuşlardır. Bunlar devlet aygıtları olmakla beraber, ayrıca çoğu özel kesimin elinde DİA’ların fonksiyonu egemen ideolojiyi üretmektir ve devam ettirmektir. Amaçları böylelikle üretim ilişkilerini, kapitalist sınıf ilişkilerinin yeniden üretimini sağlamaktır. Tesiste, hammadde ve aletler yanında emek gücünü yani insan faktörünü yeniden üretmek gerekmektedir.

Üretim araçlarının yeniden üretimi ancak üretim güçleri ile üretim ilişkilerinin birlikte yani beraber üretim sağlamalarıyla mümkün olabilir. DBA’nın ve DİA’ların fonksiyonları da bu yeniden üretime göre yeniden şekillenmektedir. Biri baskı ve yaptırımla çözülürken, diğeri ise ideoloji yayma ve ikna ile çözümlenmektedir.

Althusser’e göre kapitalizm henüz başat değilken yani bu kadar güçlenmemişken, DİA’yı Kilise temsil ediyordu. Kilisenin dinsel fonksiyonlarının yanı sıra eğitsel ve kültürel fonksiyonları da vardı.

Üst yapısal bir öge olan devlet ve devletin içerdiği DBA ve DİA’lar toplumun dinamiğini belirleme açısından “özgül bir etkinliğe” sahiptirler.

Althusser, Gramsci’den büyük ölçüde esinlenmiş ve ona benzer analizler yapmıştır. Althusser, siyasetin göreli özerk bir olgu olduğunu ileri sürmüştür. Ona göre ekonomi ancak “son kertede belirleyici” olmaktadır.

Kaynak: Vergin, Nur. “Siyasetin Sosyolojisi ‘Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar’” İstanbul: Doğan Kitap, 2015.

Siyasetin Bağımlılığı ve Görece Özerkliği sayfa 80-92.

Makalemizi okuduğunuz için teşekkür ederiz.

Siyasetin Bağımlılığı ve Görece Özerkliği

Ayrıca aşağıdaki yazılara da göz atabilirsiniz

Siyaset İktidar ve Devlet – Siyaset Bilimi Ders Notları – Fikrimo

Siyaset Bilimi ve Siyaset Sosyolojisi Arasındaki Farklar – Fikrimo

Avrupa Uyumu – Siyasi Tarih Ders Notları – Fikrimo

Emperyalizm Nedir? – Siyasi Tarih Ders Notları – Fikrimo

Alman Fransız Düşmanlığı (Savaş’a Gidiş) – Fikrimo

Batı’nın Yükselmesinin Nedenleri Nelerdir ? – Ders Notları – Fikrimo

Max Weber’e Göre Otorite ve Meşruluk Tipleri – Fikrimo

Siyasetin Bağımlılığı ve Görece Özerkliği

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu